Bazen insan neyi istemediğini çok iyi bilse de neyi istediğini tam olarak tarif edemiyor. Aslında hayatımızda sonsuz seçenekler mevcut ama biz sahip olduklarımızın farkında olmadığımız için çekim yasasını çalıştıramıyoruz.
Hayat, seçimlerden ve deneyimlerden oluşur. Seçimlerimizi bilinçli ya da bilinçsizce yaparız. Bilinçli seçimlerle, istediğimiz şeyleri, bilinçli olmayan seçimlerimizle de, istemediğimiz pek çok şeyi hayatımıza çekeriz.
Peki çekim yasasını kendi ihtiyaçlarımızı oluşturmak amacıyla nasıl kullanabiliriz?
Bu yasanın temel dayanak noktası enerjidir. Evrendeki her şeyin enerji olduğu ve benzer enerjilerin birbirini çektiğidir. Dünyadaki her şeyin atomlardan oluştuğunu düşündüğünüzde, aslında dünyadaki her şey, enerjinin şekil değiştirmiş halidir. Her şeyin enerjisi vardır ve enerji yayar.
Kainattaki her şey gibi biz de enerjiyiz ama enerjimizin yeterince farkında olmadığımız için onu nasıl kullanacağımızı da bilmiyoruz.
Olduğumuz enerji durumu bir sonraki enerji durumunuzu yaratan referans noktasıdır. Başımıza gelen şeylere öfkelenip kızarken, olduğumuz enerjimizin daha fazla öfke ve kızgınlık çektiğinin farkında olmadan, “bunlar başıma neden geldi?” diye soruyoruz.
Vücudumuzun en büyük enerji kaynakları kalbimiz ve beynimizdir. Kalbimizin beynimizden 5000 kat daha fazla enerji yaydığı tespit edilmiştir. İstediğimiz şeyleri kolaylıkla bilinçli olarak hayatımıza çekebilmek için, beynimizde düşündüğümüz şeyle kalbimizde hissettiğimiz şeyin aynı istikamete bakmaları gerekmektedir.
Dışarıdan gelen her bilgi bilinçaltındaki filtrelerden geçerek geçmiş kayıtlara göre kontrol edilir ve bir algı oluşturulur. Bu algı duyguya dönüşür ve bu duygu vücutta bir enerji titreşimi yaratır. Bu duygu coşku içeriyorsa enerjimizi yükseltir.
Eğer gerçek anlamda duygularınıza odaklanıp, kendinizi akışa teslim ederseniz, sizin için hayırlı olan şey, hayatınıza gelecektir.
Harekete geçin ki enerjiniz yükselsin ve istekleriniz yönünde değişim başlasın.
Oldu, oldu, oldu…
Bundan daha iyi nasıl olur?
